Çiftler hangi sıklıkla sevişiyor

Cinsel meselelerin çoğu eşlerin değişik süratte ve stilde cevap vermelerinden ya da cinsel uyarılmaya cevap verememelerinden kaynaklanır. Erkek uyanlmaz ve penisi sertleşmezse, eşi cinsel açıdan yasaklanmışlık duygusu yaşayacak, çekici olmadığı ve yalanlandığı duygusuna kapılacaktır. Bayan cinselliğe karşı dikkatsiz-se, sevişmekten sakınabilir ya da yeterince uyarılmadığı için cinsel ilişkinin acı verdiğinden yakınabilir. Bu gidişatta eşi onu nasıl uyaracağını bilemez ve kendisini galibiyetsiz payder.
Erkeklerin elektrik ampulleri gibi hemen cevap verdikleri, oysa bayanların ütü gibi yavaş yavaş ısındıkları söylenir. Böyle eğlendirici laflar insanların cinsel ilişkilerindeki karmaşıklığı ve değişiklikleri fazla kolaya indirgiyor; kendisinin ampule benzemediğini düşünen bir hayli erkeği de incitebilir! Gerçeğinde cinsel güdünün kadında daha fazla olduğu bir hayli çift vardır.
Geçmişte cinsellik üzerine bir hayli araştırma yapıldı; bunların en şanlıleri Masters ve Johnson ile Kinsey ve Hite tarafından yapılanlardır. Bu anketlerin hepsi erkekte cinsel etkinliğin erken yaşlarda doruğa eriştiğını, genellikle ergenlik çağına denk gelen bu yarıyılda erkeğin haftada vasati beş orgazm yaşadığını gösteriyor. Kırk yaşlarına gelen erkekte bu oran haftada iki-üç orgazma düşüyor ve bu sayı yaş ilerledikçe giderek eksiliyor.
Buna rağmen, neticeler bayanlarda cinsel etkinliğin yirmili yaşların sonunda ya da otuzlu yaşlarda doruğa eriştiğini ve gerek çoğalış süratinin, gerekse yaşla eksilme süratinin erkeklerden çok daha yavaş olduğunu düşündürüyor. Ayrıca bayanlarda âdet kanamaları, doğurganlık, hamilelik ve menopozun ehemmiyetli rol oynadığı çok daha karışık bir cinsel hayat vardır.
“Genel bir tutum kalıbı” bulunmasına rağmen, tam araştırmalarda insanların çoğunun vasatidan çok değişik olduğu, senelerce boşal-mayan erkekler ya da günde birkaç kere uyarılan bayanlar bulunduğu görülüyor. Bunun gibi, günde birkaç kere boşalan erkekler yanında, yaşamları süresince sadece birkaç kere uyarılmış bayanlar da var. Reel şu ki, bu “genel tutum kalıbına” uygun olup olmamaktansa, kendi cinsu baskınlığından hoşnut olmak çok daha ehemmiyetli.
Dinsel ve kültürel inançlar bireylerin cinsellik karşısındaki tutumlarında ve kabul edilebilir ya da edilemez saydıkları tavırlarda son derece ehemmiyetli, tanımlayıcı bir rol oynuyor. Birey bir tavrın misalin kendi kendini tatmin [mastürbasyon] zararsız olduğunu öğrense dahi, duygusal olarak yeniden de kabahatlilik ve pişmanlık dinleyebiliyor.
Takribî bir kuşak evvel cinselliğe erkeklerin bayanlardan daha fazla ilgi duyduklarına inanılır, dolayısıyla erkeğin mastürbasyon yapması, cinsel ilişkileri başlatması, hatta para ödeyerek seks yapması çok daha hoşgörüyle karşılanırdı. Feminizm dalgasıyla ve bayan haklarının ve bayan sorunlarının kabul edilmesiyle bayan cinselliği etrafındaki tabular kalktı ve artık cinselliğin bayanlarda da erkeklerdeki kadar ehemmiyetli olduğu biliniyor. Günümüzde bayanlar kendilerinin de cinsel istekleri olduğunu, mastürbasyon yaptıklarını ve cinsel fanteziler kurduklarını kabul etmeye daha yatkınlar. 1981 senesinde reelleştirilen bir araştırmada görüşme yapılan bayanların yüzde 73′ü 20 yaşından evvel mastürbasyon yaptığını söylüyordu. Aynı tahlilcilerin 15 sene evvel, 1966 senesinde hakikatleştirdikleri eşi bir araştırmada bu rakam sadece yüzde 46′ydı. Giderek mastürbasyon yapan bayan rakamı mı çoğalıyor, yoksa artık bayanlar bundan daha basit mi laf edebiliyor?